İstanbul Esenyurt’taki imar krizinde mağdur olan onlarca vatandaşın avukatlığını yapan Orhan Boran, özel açıklamalarda bulundu.
İstanbul Esenyurt’ta yılan hikayesine dönen onlarca projenin ortaya çıkardığı mağdurlar yıllardır hukuk savaşı veriyor. Fi Yapı, Ukra İnşaat, Makrom Yapı, Osmanlı İnşaat, Bulut İnşaat gibi birçok firmanın imar krizi nedeniyle başlamadan biten projelerine yatırım yapan mağdurlar seslerinin duyulmamasından şikayetçi… İnşaat firmaları tarafından dolandırılan birçok mağdurun davasında görevli olan Avukat Orhan Boran, bölgedeki kriz ve gelinen noktayla ilgili özel açıklamalarda bulundu.
Esenyurt’taki İmar Krizi sebebi nedir?
Esenyurt’taki krizin başlangıç noktası Esenyurt Belediyesi’nin yaptığı imar planlarının Büyükşehir Belediyesi tarafından iptal edilmesiyle başladı. Büyükşehir bu imar planlarını değiştirince haliyle maketten yüksek kattan ev satan müttehitlerin evleri satamamasından kaynaklandı. Olması gereken o katlardan ev alanlara paralarının iade edilmesiydi. Ama bu gerçekleşmedi. Çeşitli nedenler öne sürüldü. Gerçekten bu durumdan etkilenenler oldu. Bir kısmı da bu bahanelerin arkasına saklandı. Zaten o firmalar batacaktı, dolandırıcılık amacıyla ortaya çıkmışlardı.
Bölgede ruhsatta olmayan, kimi zaman da ruhsat başvurusu dahi olmayan boş arazi üzerinden daire satışları yapıldığı iddia ediliyor. Bu hukuki açıdan nasıl mümkün olur?
Maketten satışlarda satış vaadi sözleşmesi yapılıyor. Bazı projelerden o binaları yapmak için gereken ruhsatın alınmadığını görüyoruz. Hatta başvuru bile yapılmamış. Sonrasında ‘Sizi başka bir projeye alacağız’ diyerek vatandaş oyalanıyor. Müşteri de buna inanmak istiyor. Ama orası için de ruhsat alınmamış. Dolandırıcılık böyle böyle devam ediyor.
Yerel yönetimin bu konudaki tutumu nasıl?
Birçok kere toplantı yaptık. Zaman zaman uzlaştırıcı olmaya çalışıldı, zaman zaman da ‘Ben bu işe müdahil olmayacağım’ şeklinde cevap aldık. Biz yerel yönetimin ağırlığını koyabileceğini ve bu işi çözebileceğine inanıyoruz. Bu sorun artık tarafların konuşarak uzlaşacağı bir noktadan çıktı. Toplumsal infiale doğru bir gidiş var. Bunu engellemek için yerel yönetimin etkisinin olması lazım. Hükümetsel anlamda da buraya bir müdahale gerekiyor. Belki bir uzlaşma komisyonu kurulmalı.
Toplamda rakamsal olarak ne kadar bir kayıptan söz etmek gerek?
Genelde 2009-2010 yılında yapılmış sözleşmeler. O dönemde 70 bin-100 bin TL gibi rakamlarla daire sahibi olmak için sözleşmeler yapılmış. 2015’e gelindi, daire fiyatları uçtu. O insanlara şimdi paralarını verseler daire sahibi olmaları mümkün değil. Bizim hesabımıza göre 10 milyon TL ile 100 milyon TL arasında orada bir yatırım yapılmış ancak karşılığı alınamamış bir zarar söz konusu.